Filyos Melankolisi

Bu yıl temmuz ayında kısa bir süre için Filyos 'a gittim. Sağlık ve iş nedenleriyle fazla kalamadım ama bir kaç gün de olsa o eski tanıdık havayı yeniden solumak beni çok mutlu etti. Eski günleri hatırladım. Maziyi hüzünle yadettim.

Fabrika ve lojmanların hali, bir zamanlar orada yaşamış herkes gibi beni de üzdü. Doğduğum, büyüdüğüm evi gördüm. Mutlu oldum gene de. Annemi, babamı hatırladım. Babaannemi gördüm balkonda. Sonra köpeklerimizi. Komşularımızı hatırladım. Ümit ablaları, Tanjuları, Naci abileri, Necla ablaları, Rahmileri... 

Ve o kumsal... Yürüdüm sahil boyunca. Değişmişti, eskisi gibi değildi. Ama o benim sahilimdi. Üstelik, o sıcak yaz gününün öğle sonrasında her zamankinden daha çok eski günlerdekine benziyordu. Deniz masmavi ve kıpırtısızdı. Uzakta bir motor kıyıya doğru geliyordu. Babamla Mitat abi midye avından mı dönüyorlardı? 

Filyos'ta bıraktığım arkadaşlarımı, sevdiklerimi gördüm. Hepsini değil belki ama, o kadarı bile bana yetti. Çünkü hatıralar coştu, sel oldu aktı, melankolim tavanlara vurdu. Filiz, Kazım abi,  İffet abla, Behçet, Semiha, Sabiha, İsmail Şanlı, İsmail Gökgöz, Erkut, Gülsen Teyze (Kayıkçı), Okan abi (Özkan),  Solmaz abla (Özdemir), Fikri, Engin abi (Say) ve sevgili Taner. Yıllardır görmediğim bu insanlarla yeniden karşılaşıp konuştum. Hüznü ve mutluluğu aynı anda yaşadım.

Hem değişmiş hem değişmemişti Filyos. Uzaktan bakınca değişen fazla bir şey yok gibi görünüyordu. Ama yaklaştıkça, hele bir mikroskopla baktığınızda değişen çok şey vardı.
Filyos izlenimlerimi ayrıca anlatacağım.


Load disqus comments

0 yorum